DOĞRU BİLGİ BİZİ KORUR
Bilindiği gibi ruh ve beden sağlığı bir bütündür.Hastalıklar
mücadeleyi biyolojik açıdan sürdürürken, işin psikolojik
boyutunu da dikkate almak hastalıkla başa çıkmayı
kolaylaştırabilmektedir.
Hepimiz biliyoruz ki bilinmezlik ve
belirsizliğin çoğalması, korku ve kaygının aşırı yükselmesi,
insanların yaşam sevincinin azalması, stres seviyesinin artması
panik havasının oluşması, vb
psikolojik faktörler biyolojik
bağışıklığımızı ve direncimizi düşürebilmekte; tıpkı
uykusuzluk, yorgunluk, beslenme hataları vb sebeplerden dolayı
vücudumuzun tesire açık hale gelmesi
gibi bağışıklık
sistemimizi aciz kılabilmektedir.
Korona Virüste “salgın korkusu” neredeyse
bir “korku salgınına” dönüştü, bir çoğumuzu aşırı
düzeyde kaygılandırdı . Öncelikle korkmak anormal bir durum
değil. Gayet normal.
Burada ölçülü olmak esas. Hatta korkmamak
bile bir problem aslında. Yapıcı ve yıkıcı 2 tür korku var.
İnsanların gerekli tedbirleri alacak kadar korkması sağlıklı
yapıcı bir korku ve olması istenen,
beklenen bir durum. Lakin
kişinin gerekli tedbirleri almasını engelleyecek kadar korkudan
uzak olması veya tam tersi, aşırı korku sebebiyle günlük
rutinini de bozması ve uzun süreli olarak
bundan aşırı düzeyde
etkilenmesi de beklemediğimiz istemediğimiz bir durum. Yani hiç
elini yıkamayan kadar ellerini yara edecek kadar sürekli yıkayan
kişilerin süreci sağlık açısından düşündürücü.
Eğer
korkuyu yönetemezsek korku bizi yönetmeye başlar ki bu da bizler
için sorun olabilir. Yani psikolojimizin etkilenmemesi anormal, ama
aşırı etkilenmesi de anormal.
Güvenli etki aralığında kalmak
daha sağlıklı olacak.